Haber : Kot Taşlama Işçisinden Mektup

leyla

Paylaşımcı Üye
TÜİSAG Üyesi
Katılım
29 Şub 2012
Mesajlar
216
Tepki puanı
727
Kot işçisinden mektup: İşçiyiz diye bize ölüm reva mıdır?- Abdulhalim Demir

Bir sonbahar akşamıdır, yüreğim soğuk! Sarmış ruhumu ölüm korkusu… Adına iş denilen kumlama atölyesinde yazmışım adımı zamansız ölüm listesine. Gün be gün omuz omuza çalıştığım arkadaşlarımın ölümünü izlerken bir sancı düşer ruhuma, yüreğim buz kesilir korkudan. 24 Ekim'de yitirdiğimiz arkadaşım Hüseyin gelir aklıma, nemlenir gözlerim, yaş dökülür pınarından…

En son geçen sene duymuştu Hüseyin'in feryadını benim sahipsiz güzel ülkem. Demişti ki "Yarın ölümü beklemem için gönderecekler beni köyüme, ambulans masrafını kendim ödemem gerekirmiş". Bu garibimin son mesajıydı ülkesini yönetenlere... Hüseyin'im çaresiz dönmüştü köyüne, beklemişti göç etmeyi ebediyette... Geçim sıkıntısı, çaresizlik, ölüm bekleyişinde huzur vermemişti kendisine. Bir Temmuz gününde, Temmuz sıcağında ansızın yüreği buz kesilivermişti, boğazı düğümlenmiş, yattığı yatakta öylece kalakalmıştı ve gözleri nemliydi, tıpkı bu akşamki gözlerim gibi…

Çaresizliğe, geçim sıkıntısına dayanamayan eşi tarafından terkedilmişti Hüseyin'im. Bacası dumansız yuvasında, baş ucunda iki evladıyla baş başa kalmıştı. Garibim ölmüştü, bedeni emanet kalmıştı orada. Hassas, duygusal bir emanetti O artık…

Sürekli gözlerini kaçırırdı yavrularından. Dayanamazdı, kıyamazdı ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözleriyle yavrularına bakmaya. Üç ay sonra ruhu bir ıslık uğultusuyla almıştı bedenini, çocukları kalmıştı ortada, garibim sessizce gitmişti kendi gibi zamansız ölüme yakalanan amca oğlu kot işçisi Beytullah'ın yanına...

Anladım ki insan bedeninde can varken de ölebiliyormuş. En büyük ölüm çaresizliktir. En büyük ölüm çocuğunun istediğini alamamaktır. Eşimin dedesi bazen beni teselli etmeye çalışır, "İnsanoğlu yaşar ve ölür, hepimiz öleceğiz. Bu korkunun seni üzmesine izin vermemelisin" diyerek. Şimdi cevabını yazıyorum "Evet, dedeciğim, senin yaşında gitmek sadece kişinin hayatında değişikliktir. Ama, 25-30 yaşlarında zamansız ölüme gitmek sadece kişinin kendi hayatında değişiklik değildir. Kişinin sorumluluğundakilerin hayatında da değişikliklere yol açar ve onları geleceksiz, çaresizlikle baş başa bırakır. Sen kurtulmuş oluyorsun onlarsa ölmüş. Beni saran korku, ölümümden çok çocuklarımı çaresiz bırakma korkusudur."

En son 2 Aralık'ta iki arkadaşımızı kaybettik. Adem İNCİRLİ ve Mustafa KALELİ. Onlar da sesiz sedasız gittiler. Hepimiz birer birer gidiyoruz. Çaresiz, kalbi kırık, katillerimizin cezalandırıldığını göremeden...
 

surveyan

Üye
TÜİSAG Üyesi
Katılım
21 Şub 2012
Mesajlar
21
Tepki puanı
4
Medeni hal
Evli
Meslek
Uzman (B)
Kot işçisinden mektup: İşçiyiz diye bize ölüm reva mıdır?- Abdulhalim Demir

Bir sonbahar akşamıdır, yüreğim soğuk! Sarmış ruhumu ölüm korkusu… Adına iş denilen kumlama atölyesinde yazmışım adımı zamansız ölüm listesine. Gün be gün omuz omuza çalıştığım arkadaşlarımın ölümünü izlerken bir sancı düşer ruhuma, yüreğim buz kesilir korkudan. 24 Ekim'de yitirdiğimiz arkadaşım Hüseyin gelir aklıma, nemlenir gözlerim, yaş dökülür pınarından…

En son geçen sene duymuştu Hüseyin'in feryadını benim sahipsiz güzel ülkem. Demişti ki "Yarın ölümü beklemem için gönderecekler beni köyüme, ambulans masrafını kendim ödemem gerekirmiş". Bu garibimin son mesajıydı ülkesini yönetenlere... Hüseyin'im çaresiz dönmüştü köyüne, beklemişti göç etmeyi ebediyette... Geçim sıkıntısı, çaresizlik, ölüm bekleyişinde huzur vermemişti kendisine. Bir Temmuz gününde, Temmuz sıcağında ansızın yüreği buz kesilivermişti, boğazı düğümlenmiş, yattığı yatakta öylece kalakalmıştı ve gözleri nemliydi, tıpkı bu akşamki gözlerim gibi…

Çaresizliğe, geçim sıkıntısına dayanamayan eşi tarafından terkedilmişti Hüseyin'im. Bacası dumansız yuvasında, baş ucunda iki evladıyla baş başa kalmıştı. Garibim ölmüştü, bedeni emanet kalmıştı orada. Hassas, duygusal bir emanetti O artık…

Sürekli gözlerini kaçırırdı yavrularından. Dayanamazdı, kıyamazdı ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözleriyle yavrularına bakmaya. Üç ay sonra ruhu bir ıslık uğultusuyla almıştı bedenini, çocukları kalmıştı ortada, garibim sessizce gitmişti kendi gibi zamansız ölüme yakalanan amca oğlu kot işçisi Beytullah'ın yanına...

Anladım ki insan bedeninde can varken de ölebiliyormuş. En büyük ölüm çaresizliktir. En büyük ölüm çocuğunun istediğini alamamaktır. Eşimin dedesi bazen beni teselli etmeye çalışır, "İnsanoğlu yaşar ve ölür, hepimiz öleceğiz. Bu korkunun seni üzmesine izin vermemelisin" diyerek. Şimdi cevabını yazıyorum "Evet, dedeciğim, senin yaşında gitmek sadece kişinin hayatında değişikliktir. Ama, 25-30 yaşlarında zamansız ölüme gitmek sadece kişinin kendi hayatında değişiklik değildir. Kişinin sorumluluğundakilerin hayatında da değişikliklere yol açar ve onları geleceksiz, çaresizlikle baş başa bırakır. Sen kurtulmuş oluyorsun onlarsa ölmüş. Beni saran korku, ölümümden çok çocuklarımı çaresiz bırakma korkusudur."

En son 2 Aralık'ta iki arkadaşımızı kaybettik. Adem İNCİRLİ ve Mustafa KALELİ. Onlar da sesiz sedasız gittiler. Hepimiz birer birer gidiyoruz. Çaresiz, kalbi kırık, katillerimizin cezalandırıldığını göremeden...
SÖYLENECEK SÖZ YOK.NE UCUZ ELİN OĞLU ELE UCUZ.ALINACAK DAHA ÇOOK YOL VAR.
 

Nurdan DAHİ

Banned
Katılım
29 Mar 2012
Mesajlar
618
Tepki puanı
508
Meslek
Uzman (C)
Her gün yayınlanan şurda iş kazası oldu,bir işçi öldü, bilmem kaç işçi yaralı tarzı haberler artık kanıksanmaya başladı diye düşünüyorum... Leyla hanım çok etkileyici bir yazı olmuş, araştırmacı ve paylaşımcı kişiliğinizi takdir ediyorum... sağolun üstadım ;)
 
Üst
!!! Reklam Engelleyici Tespit Edildi !!!

Reklam Engelleyici Kulladığınız Tespit Edildi !

Sitemiz geçimini reklam gelirlerinden kazanmaktadır. Bundan dolayı Ad Block gibi reklam engelleyicilerin kullanılmasına izin verilmemektedir. Anlayış göstererek bu site için reklam engelleyicinizi devredışı bıraktığınız için şimdiden teşekkür ederiz.

Devredışı bıraktım, siteyi gezmeye devam edebilirim.