Buradaki yazıları okuyunca bu isg uzmanlığının daha alması gereken çok yolu olduğu kanatine vardım. İsg uzmanı olduğumda heralde kurs veren özel eğitim kuruluşu toplamda 6-7 civarındaydı. Akrabalarımla beraber akdeniz bölgesinde bir ilde çelik konstrüksiyon işi yapıyordum. 16-25 arasında çalışanımız olmasına rağmen gidip belge aldım. Kursta emekli müfettişlerle bol bol sohbet etme imkanım oldu. Müfettişlerden bir tanesi A sınıfı uzman olmasına rağmen piyasada çalışmıyor; bu işin işveren cephesi ve devlet cephesinde çok sıkıntıların olacağını ve hiçbir zaman Finlandiya gibi bir modeli yaratamayacağımıza inanıyordu. Mental olarak -- özel bir kuruluşda ders vermesine rağmen-- bu işin, isg kanun tasarısına rağmen ki o zamanlar isg kanunu yoktu, 2-5 yıl arasında ayağa düşeceğini bu kursların yanlış olduğunu bir isg uzmanının bir uzman nezaretinde en az 1 yıl da yetiştirilmesi gerektiğine inanıyordu. Ben de o zamanlar bir işyeri sorumluluğu taşıdığım için onu haklı görüyordum. Aynı zamanda da eğer iş kanunu tasarısı yasalaşacaksa da isg uzmanlarının özerk olması gerektiğini, gerekirse devlet bünyesinde çalışmasını ve bir uzmanın tehlike ve risk değerlendirmesi, iletişim, koordinasyon ve öngörüsü açısından sadece bir işyerine bakmasını söylüyordu ve ayrıca bu iş doğru düzgün yapılacaksa devletin 1000-1200 arasında iş müfettişine ihtiyacı olduğunu da --o zamanlar sanırım devletin elinde sadece 250 civarı müfettiş vardı ve masa başı işlerden görevlerini icra edemiyorlardı-- belirtiyordu ...
Belgemi alıp işyerimizde isg uygulamalarına başladığımda epey zorlandım; mevzuattaki uygulamalar işyerimize maddi anlamda epey bir külfet getiriyordu. Havalandırmadan tutunda aklınıza ne geliyorsa, herşeyi mevzuata göreyapmaya kalkışınca bu işin böyle yürüyemeyeceğini kabullendim. Markalı kkd almak makinaların bakımı için dışarıdan hizmet almak bizim gibi bir işletmeye göre değildi. Ciddi kurumlar bile yüksekte çalışma belgesi için gönderdiğim işçileri 20dakika içinde bir tek kulaklarına bakarak geri göndermişti. Bu benim uzmanlığa olan güvenimi sarstı. Çünkü içlerinden bir ustamızın heyecan problemi vardı ve kuruluş onun kulağına bakarak belgesini vermişti.-Ustayı yükseğe zaten çıkarmıyorduk, iş aldığımız firma mevzuatı gereği aldırmıştık--
O sıralarda zaman zaman 90 kişiye kadar personeli olan bir haddeci bana 1 yıldır isg uzmanının olmadığını, o zamanlar o b sınıfı uzmana aylık 500 lira verdiğini gel sen bak zaten boş zamanında çok oluyor diyerek 400 lira veririm demişti. O zaman şunu düşünmüştüm: ben 750 m2lik işyerimizde bu isg uygulamarı için bu kadar zorlanıyorsam bu 90 kişilik işçinin olduğu ve 400 liralık bir parayla bu adamın kabaran egolarıyla başedemiyeceğimi anlamış, teklifini kibarca ret etmiştim. Sonra da kuzey afrika ülkeleriynde başlayan ayaklamalarla birlikte bizim de işlerimiz durma noktasına gelmiş şirketi kapatmak zorunda kalmıştık. Ve son 6 aydır da uzmanlığımı yapmıyorum...
Gelelim işin asıl meselelerine, Bu kadar sorumluluk altına girmiş ve evrak işlerine gömülmüş bir uzman, bu kadar hayat pahalılığında --ki ben izmire taşındım kiralar 600-800 arası-- 1400-1600 arası bir maaşla kendisini işine vermesi, iş yerindeki olası riskleri görmesi ve en önemlisi işçilerinin dikkat ve moralini ölçmek için onlarla iletişime gönül rahatlığıyla girmesi mümkün mü? Uzmanın kafası karışık, dalgın bırakın işçileri...Osblerde 5-8 arası firmalara bakan insanlara hayranım. Acaba ne kadar sağlıklı bir şekilde görevlerini ve sorumluluklarını icra edebiliyorlar? İsg uzmanı aynı zamanda insan ve harita mühendisidir. Bir bakmaya işçilerin eksiklerini ve dikkatlerini görmeli, gözünü kapattı mı tüm proses alanını aklında canlandırabilmeli. Bu kadar iş yükünde bu nasıl oluyor anlamış değilim. Ben kaç defa kaynakçımın kaynak yaparken uyukladığına şahit oldum. Sabah onun gözlerine bakmasaydım geceden uyumadığını görmez, onu kaynak yaparken takibe alamazdım.
Bu işin çözüm noktası önce dernekleşmekten geçer. Ardından iş müfettişleriyle dirsek teması kurup bakanlığa bu işin öyle ucundan tutulup da yapılamayacak kadar ciddi bir iş olduğu anlatılmalı. Tehlike sınıflarına ve işçi sayılarına göre ücret skalaları çıkarılmalı. Eğer yol katedildiği gözle görülmeye başlandıysa odalaşmanın yoluna gidilip daha profesyonel bir organizasyon ağı kurulmalı. Devlet, işveren veb odalar yıllık çalıştaylar yapıp durum değerlendirmesi yapmalı. Bu ekonomik krizde yapılır mı bilmem ama, gelimiş ülkeler bu işe olması gerekenden fazla önem veriyor. İstenirse neden olmasın. Finlandiya örneği mevcut. Hem ne kadar az iş kazası o kadar çok verimlik ve refah demek...